24 Ekim 2011 Pazartesi

krizgeçirmez

Sağlıklıların arasında kararmış çürük bir dişi andıran 14. sektöre ait küreye dikmişti gözlerini Birinci sektör temsilcisi. Koltuğundan kalkıp masaya doğru yürüdü diğerlerinin şaşkın bakışları arasında. 14.Gezegendeki  ticaret hacmini, fiyatları ve bölgeleri ışığın renk ve şiddetini değiştirerek yansıtan  küreyi elleri arasına alıp şiddetle sarsmaya başladı.  İfadesiz bir yüzle küreyi durmaksızın çalkalayarak  tekrar parlamasını sağlamaya çalışıyordu sanki. Sonra onu diğer onbeş gezegene ait kürelerin ışıl ışıl parladığı masaya koyarak sakince yerine döndü.  Gerçek, fiyatlar ve hacmin  hızla düştüğüydü. Oysa fiyatlar ve hacim aynı anda ancak simülasyonlarda ve tarih kitaplarında düşerdi. Kendini yıllarca laf olsun diye yangın tatbikatlarına katılmış ama gerçekten bir yangının çıkabileceğine inanmamış göbekli bir itfaiye eri gibi hissediyordu.
İçinden gelen yeniden küreye gitme, onu sarsma isteğini zorla bastırarak komisyon toplantısını açtı.
“14. Sektörde sorun var” dedi ilk kelimede güçlü son kelime ancak fısıltı olarak duyulabilen bir sesle.  “Ondördüncü,  bize bunun nedenlerini anlatır mısın?” Gözler uzun masanın ortasında oturmuş  iri yeşil gözlü adama döndü. “Her şey geçen haftaki güneş patlamasıyla başladı” dedi Ondördüncü. Onun da sesi duyulmaz hale geldi cümle sonunda sanki söylediğinden utanıyormuş gibi.
“Her şey geçen haftaki güneş patlamasıyla başladı” diye tekrarladı Birinci, sol gözünün üstündeki kaşı hafifçe kaldırarak. Ondördüncü cevap vermek yerine masaya koyduğu ellerini incelemeyi tercih etti. “Yani” dedi sesini titrek sesini yükselterek Birinci, “Kurduğumuz sistemin bir parçası, insanlık tarihinin tamamını analiz ederek, çalkantılara, savaşlara, ekonomik çöküntülere yol açan unsurları tek tek belirleyerek, o unsurlardan ve benzeri potansiyellerden kaçınarak kurduğumuz sistemin bir parçası nasıl oluyorsa, yıldızımızdaki bir enerji dalgalanmasıyla sarsılıyor ve aksaklık tüm gezegene yayılıyor” dedi gözlerini yine ondördüncü sektöre ait küreye çevirirken. “Kozmo-inşaat teknikleri kullanarak şekilsiz meteoritlerden onaltı kusursuz küre şeklinde gezegen yaptık üzerindeki yer çekimi alanı bile kusursuz küre olsun diye. Gezegenlerin sayılarından üzerlerindeki fiziksel varlıkları bile ikinin katları olarak belirledik ki irrasyonel faktöre sadece kusursuz kürelerdeki pi sayısında  rastlayalım. Basit ekonomik sistemler kurduk ve bununla yetinmedik gölge gezegenler oluşturduk ki talep düşmesi olması durumunda eksik talep gölge gezegen tarafından tamamlansın. Bütün bunları Ondördüncü bize sorunun güneşimiz olduğunu söylememesi için yaptık. Ama bakın ne oldu? Ondördüncü bize sorunun güneşte çıktığını söyledi.” Ondördüncü parmaklarıyla olmayan bir piyanonun tuşlarına dokunuyordu şimdi. “Belki bunu biraz daha açmak istersiniz Ondördüncü” dedi sesini yumuşatmaya çalışarak Birinci. Ne de olsa Ondördüncünün bu işten ne kadar sorumlu olduğu tartışmalıydı. Sorumlu olduğu sektörde ışığın şiddetinin ve dağılımının belirli iki sabit arasında kalmasını sağlardı. Sosyal tansiyonun arttığı ya da azaldığı bölgeleri gözlemleyerek müdahale sistemini devreye sokardı. Böylece katastrofisiz, ama aşırı da mutlu olmayan istikrarı sürekli bir gezegen yaratılmış olurdu. Bu da izleme masasındaki kürelere homojen dağılmış şiddeti değişmeyen parlak sarı bir ışık olarak yansırdı.
Ondördüncü, piyano çalmayı bıraktı. Gözlerini kaldırdı ve bumerang şeklindeki masaya dizilmiş sektör temsilcilerini taradı kalın kaşlarının altında parlayan iri yeşil gözleriyle. “Bildiğiniz gibi” dedi “Geçen hafta bir güneş patlaması yaşadık. Son ikiyüzyetmiş yılın en şiddetli patlamasıydı. Patlama sonucunda içinde olduğumuz manyetik alan şiddetle dalgalandı. Bu da bazı güç santrallerimizde elektrik dalgalanmalarına yol açtı. Santrallerden biri devre dışı kaldı. Şanssızlık o ki bu santral gezegenin ticari işlem verilerinin Dengeleyici’ye aktarıldığı veri toplanma ve derleme merkezini besliyordu. Merkezden gelen verilerin aniden kesilmesi Dengeleyicinin verilere sıfır değerini atamasına neden oldu. ” Büyük yeşil gözleri yine taradı temsilcileri. “Veri akışında kısmi kesilme olduğu zaman sistem kendi kendini kapatıyordu yanlış hesaplama yapmamak için. Ama tamamen kesilme ticari bölgeler arasında ani göreli fark yaratmadığı için sistem kapanmamıştı. Ve bütün ticari faaliyet sıfırdı artık Dengeleyicinin gözünde. Ve bunun üzerine gölge gezegen  sistemi devreye girdi. Toplam talepteki düşüşü dengelemek için her bölgede alım tarafında işlem yapmaya başladı. Oysa talep gerçekte düşmemişti ve fiyatlar hemen artmaya başladı. Sistem alım yapmayı durdurdu.  Artan fiyatlar sektör halkını korkuttu nakitten kaçış başladı. Dengeleyici yine devreye girdi bu kez ısınan ekomiyi soğutmak için. Kredi tutarını azalttı faiz artsın diye. Ama enflasyon artmaya devam etti. Dengeleyici de para olarak kullandığımız Gezegenlerarası Standart Kredi varlıklarını(GSK) kısmaya devam etti. Ama garip bir şekilde para miktarı azaldıkça insanlar daha çok saldırdılar mağazalara. Dengeleyici bir vakum merkezi gibi emdi kredileri.  Taa ki..ta ki bir şişe su alacak GSK kalmayıncaya kadar.  Enflasyon o kadar artmıştı ki…”
“Bir saniye Ondördüncü” diye kesti Birinci. “Dostlarımız, enflasyonun nasıl bu kadar arttığını merak edebilirler. Antik çağların ilkel sistemlerinden farklı olarak,  her işlemin kontrol edildiği, değişim aracı olarak sadece GSK’nın kullanıldığı, itibari değere sahip başka uyduruk kağıtların olmadığı bir sistemde GSK tamamen gölge gezegen sistemi tarafından emildiği halde fiyatların nasıl olup da hala artabildiğini bilmek isteyebilirler, finansal sistemin büyüklüğü ile mal ve hizmet üretimi arasındaki ilişkinin nasıl koparıldığını yani”
“Evet” dedi Ondördüncü. “Gözleri mezürde uzun bir sus yakalamış olan parmaklarındaydı sanki tüm kriz onun suçuymuş gibi. Bu duygunun yaratılmasında Birinci’ın da etkisi vardı tabii.   
“Kredi hacminde büyüme olmadan..daha doğrusu ortada tek bir GSK olmadan  enflasyon nasıl artar o halde?”
“Eeee şey..Bazı şeyler dolaşmaya başladı etrafta”
“Ne gibi şeyler”
“El tipi güneş pili panelleri” dedi Ondördüncü utanmış gibi kısık bir sesle.
“Neden?” diye sordu Sekizinci kaşlarını merakla kaldırmıştı.
“Şey” dedi Ondördüncü. “GSK yerine kullanmaya başladılar. Alışverişlerde yani”
“Hiçbir şey anlamadım” dedi Sekizinci. “Peynir satın almak için güneş paneli mi veriyorlar?”
“Aslında” diyebildi Ondördüncü, Birinci sözünü kesmeden önce.
“Tam olarak öyle” dedi Birinci kızarmış yüzünde alaycı bir ifadeyle. “Ayrıca tuvalet kağıdı, içki ve sperm öldürücü almak için de güneş panellerini kullanmışlar. Zira bunlar taşınabilir, zira bunlar 10 Watt, 15 Watt, 20 Watt gibi değerler taşıyorlar.”
“Zira bunlar tıpkı GSK gibi ve hatta ikibin yıl önce kaldırılan ilkel kağıt paralar gibi taşınabilir itibari değerler” dedi kısık bir sesle Ondördüncü. “Ortadan kaldırıldıktan ikibin yıl sonra itibari değerli kağıt parçalarını yeniden icat etti 14. sektör diyorsun yani” dedi acı acı gülümseyerek Birinci. Onay beklemedi ama “Devam et lütfen”
“Fiyatlar artınca..öyle arttı ki..Bir kutu diş temizleyici 2500 Watt etmeye başladı. Biz de yeni bir önlem düşündük.”
“Evet bu önlem harika” dedi Birinci diğer sektör üyelerini hafifçe öne eğilmiş yüzündeki gür kaşlarının altından tarayarak.
“Biz şey..Dengeleyici devreye girdi. Madem diye düşündü herhalde. Madem algoritma GSK’ların emilmesini emrediyor ve  buna rağmen fiyatlar artıyor..”
“Watt cinsinden” diye gülerek araya girdi İkinci.
“Evet” dedi gereksizce yüksek sesle Ondördüncü. Söylemeye utandığı bağlantıyı temsilci kuruvermişti. “Watt cinsinden fiyatlar arttığı için Dengeleyici el tipi güneş panellerinin kredi olduğunu karar verdi ve piyasadan onları toplamaya başladı.”
Şaşkınlık mırıltıları yükseldi. Birinci çok eğleniyormuş gibi bakıyordu sektör temsilcilerine. “Sonrası daha güzel” dedi. “Lütfen devam edin”
“Yerini başka şeyler aldı” dedi Ondördüncü. “Her kutuda yirmi tane olan sperm öldürücü”
“Taşınabilir ve sayılabilir olduğu için elbette” diye kesti Birinci. “Bunları da topladı Dengeleyici. Hafıza kutuları geldi sonra. Bir litre süt 30 Zetabayt’a gelince Dengeleyici bunları da topladı. Sonra başka şeyler geldi. Tuz, kahve çekirdeği, yirmi yaş dişi, kadın pedi ve tuvalet kağıdı…  
Gülüşmeler oldu yine. “Su değmediği sürece gayet dayanıklılar” dedi Ondördüncü. “Tuvalet kağıtlarından para mı yaptınız?” diye gerçek bir şaşkınlıkla sordu Beşinci. “Dengeleyici tuvalet kağıdını da topladı mı?” diye sordu Dokuzuncu. “Aslında gerek kalmadı” dedi Ondördüncü.    “Herkes bir terslik olduğunu farketti ve bu kez ters hareket başladı. Yoksa ne yapardık bilmiyorum” Gülüşmeler oldu salonda. Herkes tuvalet kağıdının yerine geçecek şeyler hayal ediyor gibiydi.  “Önce fiyat artışı durdu. Sonra hızla gerilemeye başladı. Dengeleyici, fiyatlar güneş patlaması öncesi seviyesine gelinceye kadar müdahale etmedi. Ama fiyatlar o seviyeden ışık hızıyla geçti neredeyse. Bu kez gölge gezegen eksik talebi karşılamak için talep yarattı. Ama..Ama her nedense gerçek talep bir türlü uyanmadı. Çeşitli şeyler yapıldı bunun için..?”
“Ne gibi şeyler” diye kesti yine Birinci.
“Halka seslendik. Alım yapın dedik. Her şey yolunda dedik. Sektör temsilcisi olarak bizzat ben yaptım bunu. Markette alışveriş yaparken çekilmiş görüntülerim sektör ortak vericilerinden gönderildi. Bunu söylerken toplantı masasının ortasında bir holovizyon görüntüsü belirdi. Ondördüncü bir markette peşinden gelen robot sepete raflardaki ürünleri ne olduklarına bakmada atarken görülüyordu. Sektör temsilcileri, en başta da Birinci yüzünü ekşiterek baktı bu görüntüye. “Göğüs küçültücüsü mü?” diye sordu tiksinti dolu bir ifadeyle. O dönemde kadınlarda göğüs olmaması seksi olarak değerlendiriliyordu. “Kendim için olmak zorunda mı?” diye sordu Ondördüncü sırıtarak. Parmakları yine adagio çalmaya başlamıştı masada. “Etkisi oldu mu bari?” diye sordu filmin sonunu bilen, karakterlerden birinin çabasıyla alay eden bir izleyici tavrıyla Birinci. “Tüketim iyice durdu” dedi Ondördüncü. Durdu derken dört parmağı bir presto çekmişti masada. “Göğüs küçültücüsü inandırıcı gelmemiş” dedi Sekizinci. Gülüşmeler oldu. “Dengeleyici, gezegenin her noktasından sürekli alım yapmaya başladı. Faizler düşsün diye ambarlarda depolanmış kahve çekirdekleri, tuzlar hafıza kutuları..”
“Kadın pedleri, tuvalet kağıtları” diye araya girmeden edemedi Birinci. Ondördüncü aldırmadı; “Hepsini kullandı Dengeleyici. Sonra GSK yani paramız devreye sokuldu. Fiyatlar çok düşük olduğu  için Dengeleyici konteynerler dolusu malı çok az bir GSK karşılığında alabiliyordu. Sonunda depolar doldu. Halkın müdahaleyi fark etmemesi için konteynerleri güneşe fırlattık”
“Bu da dahiyane” dedi Birinci.
“İzlenebilen tüketim tamamen durdu” dedi Ondördüncü. “Sanırım halk iyice paniğe kapılmıştı. Çünkü maaşlarına sürekli zam geliyor, fiyatlar düştükçe düşüyor, marketlerdeki mallar kamyonlarla bir yerlere taşınıyor, zaman zaman yüzlerce konteynerlik konvoylar gökyüzünde kayboluyordu”
“Eh çok normal bir ortam değil gibi” dedi Birinci.
“Sonunda gölge gezegenin satın alma gücü ona atalarımız bu muhteşem sistemi kurarken tanınan limite dayandı.”
“Yani 14. sektörün yani koca bir gezegenin bir yıllık üretim değerine eşit miktarda GSK harcandı ve buna karşılık tüketim tamamen durdu” diye açıkladı Birinci.
“Evet” dedi Ondördüncü.
“Ya sonra?” diye sordu biri.
“Sonrası bu işte.” dedi Ondördüncü  küresini eliyle işaret ederek. Gözler ışıl ışıl bir ağızda duran tek kararmış dişe döndü yine. Birinci yine güçlü bir şekilde kalkıp küreyi sarsma isteği duydu. Şimdi temsilciler durumu öğrenmişti.  Derin bir nefes aldı Birinci. Nasıl olabiliyordu böyle bir şey? Sistemler, rasyonel aklın rasyonel ürünü olan ve eğitilmiş rasyonel akıllar tarafından çalıştırılan sistemler neden basit periyodik bakımlarla sonsuza kadar çalışabilen makineler gibi çalışmıyordu?
            “Şimdi çözüm için önerilere geçelim” dedi sonra “Artık neler olduğunu biliyorsunuz”
            “Çözüm önerilerinden önce ara vermeyi öneriyorum” dedi dokuzuncu sektör temsilcisi. “Uzun bir seans olacağa benziyor”
            “Gereksiz zaman kaybı olur” dedi Birinci. “Hemen başlayalım”Onay mırıltıları duyuldu salonda.
“Benim tuvalete ihtiyacım var” dedi Dokuzuncu. “Sen çık o halde” dedi Birinci. “Biz devam edelim” Dokuzuncu salondan çıkarken birkaç temsilci şaşkınlıkla izlediler onu. “Sektörlerarası protokolü bir kez hatırlatacağım” dedi Birinci. “Korkarım benim de molaya ihtiyacım var” dedi Dördüncü onay beklemeden kalkmıştı bile. “Ee o halde ben de bir kahve içeyim” dedi Onbeşinci. Birincinin hayalkırıklığı yansıtan bakışları altında hemen hepsi kalkmışlardı bile. Kapıdan ikişer üçer çıkmaya çalışırlarken sıkışmalar bile oluyordu. “Yarım saat o halde” diye bağırdı isteksizce arkalarından. Birinci ve Ondördüncü dışında kimse kalmadı salonda. “İshal falan mı oldular?” diye söylendi Birinci.   Seçenekleri düşündü yerinde oturmaya devam ederken. 14. sektörün gölge gezegeninin rezervleri tükenmişti. Gezegen içinden bir çözüm olanağı kalmadığı anlamına geliyordu bu. O halde dış müdahale mi? Bu atalarının kurduğu sistemin arkasındaki protokolün birinci maddesine aykırıydı. “Sistemi oluşturan onaltı gezegen arasında denge fiyatları dışında herhangi bir mali akım olamaz” Yani diğer gezegenlerden destek alması mümkün değildi. Sistem kriz geçirmez onaltı bölmeye ayrılmıştı.
            Birazdan üyeler yerlerini aldılar.
            Birinci kısa bir toparlama konuşması yaptı. Protokol kurallarını yeniden okudu. “Şimdi 14.sektöre yardım için önerilerinizi bekliyorum dedi” sonra.
           
            Derken bir şey fark etti Birinci. Önce her iki gözünü de ovdu elleriyle ve yeniden baktı. Görüşünde bir sorun yok gibiydi. Ama görüntü için aynısı söylenemezdi.  İkinci sektöre ait kürenin ışığı azalmaya başlamıştı. Bakışlar kürelere döndü. “O-orada birşeyler mi oluyor?” dedi şaşkınlıkla Birinci. Herkes hızla solmakta olan küreye bakarken, dört, on ve onaltıncı sektör küreleri de koyu tonlara geçmeye başlamıştı. 30 saniye içinde ondördüncü küre diğerleri arasında ayırt edilemiyordu artık.
“Neler oluyor?” diye sordu Birinci. “Neden hepsi karardı? Gölge gezegenler nerde?”
“Hepsi çalışıyor” dedi Ondördüncü. Ama tıpkı bizde olduğu gibi bir etkisi yok. Kriz bulaştı”
“Bu..bu imkansız.” dedi Birinci  “Sektörler arasında mali akım maddesi..”
“Sektörler arasında bilgi akımını engellemiyor” diye tamamladı Ondördüncü.
“Hangi bilgi akımını? Diğer sektörler Ondördüncünün rezervlerinin bittiğini bilmiyorlar. Bilemezler. Bu oda dışında konuşulmadı bu”
“Belki bir de tuvalet dışında” dedi Ondördüncü. Tekrar adagio temposuna dönmüştü. Dokuzuncu nefretle baktı ona. “Kararma moladan sonra başladı. Tuhaf bir tesadüf” diye devam etti.
“Sektörlere haber mi verdiniz?” diye hiddetle sordu Birinci. “Dokuzuncunun sesini duydum.” dedi İkinci. “Tuvalet bölmesine iki kişi girmedilerse telefonla konuşmuş olmalı”
“Ben bilgi falan vermedim” diye bağırdı Dokuzuncu. “Benden sonra herkesin çıktığını görüncü önlem almak zorunda kaldım”
“Bono ve gayrimenkul portföyünü satıyordu” dedi Altıncı. “Yan bölmedeydim” diye sessizce ekledi. “Sen de sektör hisselerini sattın” dedi Dokuzuncu gülümseyerek. Derken herkes birbirini suçlamaya başladı. “Kesin!!” diye bağırdı Birinci. “Utanmalısınız. Sektör temsilcileri olarak şu neden olduğunuza bakın. Gurur duyduğumuz istikrarlı sistemimimiz birkaç dakika içinde yerle bir oldu. İnsanoğlunun binlerce yıllık hastalığı değil midir kısa vadeli çıkarları düşünmek? Sektör temsilcileri olarak yaptığınız işlemlerle oluşan panik bizim kriz geçirmez sektör duvarlarını yerle bir etti. Yarım saat önce 14.Sektöre yardımı düşünürken şimdi şu hale bakın. Ya yüzyıllık etik eğitimimize ne oldu? Hayvani korkulardan ardındırılmış uygarlık projemiz..” Derken sessizliğin nedeninin çektiği nutuktan çok artık tamamen kararmış kürelerin en başında hala pırıl pırıl parlamakta olan 1.Sektör küresi olduğunu farketti Birinci. Kendi sevgili sektörü. Ah o ne kadar da güzeldi! Ticareti canlı, sağlıklı gezegeni. Varlıkları değerli ve..Gözleri sektör temsilcilerine kaydı. Aç birer kurt gibi bakıyorlardı şimdi küreye. Cümlesini tamamlayamadı. Biri öksürdü. Galiba Ondördüncüydü bu. Birinci de dahil herkes telefonuna saldırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder